28 Ekim 2013 Pazartesi

Prag'a yolculuk...

Listemdeki bir maddeye daha artı atmanın mutluluğuyla yoluma devam ediyorum sevgili okuyucular :PPP Prag görevi tamamlandı. Hikayeme baştan başlayayım...Geçtiğimiz günlerde bir haftalık bir süre için kardeşcağızım yanıma geldi. Ben de sadece Viyana ile sınırlı kalmayalım başlamışken bir yer daha görmüş olalım diye Prag gezisini organize ettim. Çok- çok- çok güzeldi. Budapeşte- Bratislava- Prag üçlüsünde birinciliği Prag'a veririm. Viyana'dan tren veya otobüs ile Prag'a gidebilirsiniz. İkisi de süre olarak aynı. Biz otobüsü seçtik. Sebebi Prag'ta çalışan bir iş arkadaşımın bir websitesinin linkini bana göndermesi. Gidiş- geliş 2 kişi 66 Euro ödedim- trenin yarı fiyatı yani hehe :) bilen bilir pek küçük hesapçıyımdır :PPP Terminalde bulduğum turist ofisine daldım hemen. Görevli kadına "ee şimdi ne yapalım biz?" dedim. Yürüyün dedi :) bizde kendisinden aldığımız bu talimatla eski şehir, yeni şehir, su kenarı, park, bahçe... ne bulduysak hepsini yürüyerek arşınladık. Zaten mutlaka görülmesi gereken tarihi yerler belli... kale, saat kulesi, eski şehir meydanı, Charles Köprüsü... Hepsini gördük. Tarih aynen duruyor, son derece heybetli ve göz alıcı. Ancak diğer yandan Viyana'nın fazla düzeni ve temizliği de yok - ki açıkçası bu kısmı şehri sevmemde daha çok etkili oldu. Viyana ne kadar ukala ve mükemmeliyetçiyse Prag da o kadar bohem bence. Yeme- içme konusunda ise başabaşlar. Aynı mutfaklar, ayn yemekler... Kardeşle başbaşa tatil de ilginç bir deneyim :) Arada yapılabilir :)))) Uyumlu olma kısmı güzel. Siz yürümek istediğinizde yanınızdaki söylense mesela... ne kadar can sıkıcı olur herşey. Tek anlaşmazlığımız gece hayatı oldu. Ben yaşlanıyorum bence. Utku her gece biryerlerde kalmak istedi ama ben hep evin- otelin yolunu tutma taraftarıydım. Ancak düşününce bu durumdan şikayetçi olduğunu da sanmıyorum... Hem Prag'ta hem de Viyana'da kendi başına takılma şansı yakaladı :) Durumlar böyle... Aaa bir de bunun dışında son dönemde uğraştığım tatsız bir konu var. Garip bir mide ağrısı...yemekler, yağlar...birşeyler iyi gelmiyor sanırım mideme. Gastrit mi oldum diye düşünmeden edemiyorum- bir diğer opsiyon da hastalık hastası olmam olabilir :))) sürekli birşeyler yaratıyorum hehe. Neyse midemde garip bir şişlik ile geziyorum zaman zaman...hayırlara vesile olsun. Yani bu konuda da bir bitkisel çaydır, ne biliyim mucize bir ilaçtır- varsa bir bildiğiniz yazın...önerilere açığım:) Kasım ayına sayılı günler kala Viyana taraflarında durumlar böyle. Azıcık zamanım kaldı burada...O nedenle azbuçuk telaşlıyım. Haftada bir kendime eve döndüğümde bunu da yapmadım diye üzüleceğim birşey var mı diye soruyorum. Bence gayet iyi gidiyorum... Ve cümlelerimi sonlandırırken birkaç Prag& Kardeş& tatil fotoğrafını da eklemeyi ihmal etmiyorum!!! Viyana'dan sevgiler!

13 Ekim 2013 Pazar

İşte geldim buradayım :)

Geçtiğimiz günlerde bir haftalık bir süre için İstanbul'daydım. Komedi türünden anılarımı mı yazsam yoksa İstanbul seyahatimden mi başlasam bilemedim veee tabi ki İstanbul'u seçtim. Çok hızlı geçti bir hafta. Ailemi, arkadaşlarımı görmeye çalıştım ancak bir kısmında başarılı olsam da bi grup insanda hayalkırıklığı yarattım sanırım. Bende de kısım kısım hayalkırıklığı hissi oluştu. Hiçbir yere ait değilsin duygusu ilginç bir duygu. Araf'tan sonra lugatıma bu kullanımı da katarak yoluma devam ediyorum. İstanbul'daki ilk haftasonumda Avusturya'dan misafirlerim vardı. Onları, Sultanahmet bölgesindeki tüm tarihi yapılara, Kız Kulesi'ne- itiraf ediyorum bu lokasyonu kendim için de seçtim, her ne kadar restorasyonu çok başarısız olsa da orada bana iyi gelen birşeyler var- , Kadıköy'deki Çiya'ya- muhteşemdi, Bağdat Caddesi'ne :) götürdüm. Deli gibi gezdik. Haftaiçi zaten izinli olmadığım için kendimi ofiste buldum. Sonraki haftasonu ise Gedizcan'ın düğünüydü. Araya bir de doktor macerası sıkıştırmam gerekti ama onu burada anlatmayacağım :) Sonuçta iyiyim. Düğün süperdi. Son dönemde o kadar çok düğüne gittim ki artık bu konuda da birsürü tespitim var. Söyleyebileceğim en önemli konu, eğer düğün sahipleri rahatsa, kasmıyorlarsa, mutlularsa yağmur, çamur, olumsuzluklar hak getire...Davetliler de son derece mutlu bir şekilde partiyi tamamlıyorlar. Ben de mutlu bir şekilde evimin yolunu tuttum ve ertesi sabahki uçağım için bavul telaşına düştüm tabii...Bavul işi beni bitiriyor. Kilo sınırlaması stresi ile ne koydum ne unuttum modu bütün sabah boyunca da devam etti. Sahilden havaalanı yolunu tutarken ise bol bol düşündüm tabii...Buraya gelirken, ben kimim, ne istiyorum, ne yapacağım sorularının kesin yanıtlarını bulacağımı düşünüyordum...ama şimdi başka soru işaretlerim var. Bazen acaba hiç sorgulamamak mı iyi diyorum...Geleni yaşamak ve ilerlemek...ama durmayan bir beyin ile pek mümkün gözükmüyor. Neden sorusunu sormadığım bir an bile yok. Pazar'dan beri de yeniden evimdeyim. İtiraf ediyorum, kutu evimi seviyorum :) Tabii bir hafta evde olmayınca temizlik vb yapılması gerekiyordu. O işi de gün be gün yapmayı öğrendim:) bölüyorum. Ancak çöp odası ile bazı sorunlar yaşıyorum. Bu sabah çöplerimi atayım diye malum odaya gittim ve dönüştürülebilenler ve diğerleri diye kutulara ayırmaya başladım. O esnada daha önce hiç açmadığım bir kutuyu farkettim ve kontrol etmek istedim...biliyorsunuz "curiousty killed the cat" :)))) kapağı açmamla üzerime yüzlerce at sineğinin saldırması bir oldu...çığlıklar ile kendimi caddeye attığımı söylememe gerek yok sanırım. Komşularım çok eğlendi. Kendime geldikten sonra atamadığım çöplerimi evime bıraktım tekrar...sanırım bundan sonra çöpleri gelen misafirlere attıracağım :))) yapacak birşey yok. Aaa bir de faydalı mesaj vermek istiyorum bu yazıda...aman sakın üşenmeyin- ertelemeyin ve vazgeçmeyin! ben şu an erteleme! kısmındayım. Buraya geldiğimden beri evimin dibindeki italyan dondurmacısına gidip kocaman kaplar içindeki 3 porsiyonluk dondurmalı tatlılardan yemeyi planlıyordum ancak bir yandan da Aralık sonuna kadar vaktim var diye sürekli sallıyordum. Dün farkettim ki kış geldiği için kapatmışlar dondurmacıyı. :((( yıkıldım ancak mesajı aldım. Buradan size de mesajı veriyorum. Ne yapmak istiyorsanız beklemeden yapın!!!!!!!! Geldiğimden beri tek yaptığım ofise gidip gelmek oldu. Aaa bir de Brezilyalı arkadaşım ile bir akşam yemeği. En sevdiğim insanlar Brezilyalılar, İtalyanlar ve İspanyollar...Onlar en sıcak kanlılar. Avusturyalılar ile de güzel tecrübelerim olduğunu söyleyebilirim...Süper insanlar bulma konusunda şansım yaver gitmeye devam ediyor. Bu haftasonu kendi kendime bir müze aktivitesine girmek istedim ancak yine arkadaşlarla eğlence kısmından dolayı başaramadım. Hava soğuk ancak hala gezilebilecek gibi. Sürekli birileriyle olmak yoruyor beni artık. Burada olmanın bir amacı da yalnızlığı özümsemekti ya...o moda az da olsa geri dönmeye çalışıyorum. Aaaa bir de en önemli konu, Christmas çikolataları raflarda yerini almaya başladı. Ekim bana Christmas hazırlıkları için biraz erken geldi ama idare edebilirim sanırım :) Çok eğleneceğimizi düşünüyorum:))) bakalım, göreceğiz. - Durumlar şimdilik böyle... Haftaya kardeşim geliyor, onunla da Viyana'dan sonra Prag'ı fethetme planlarımız var. Çok heyecanlıyız! Durumlar kısa ve öz böyle çocuklar...fotoğrafımız yok bu sefer. İdare edin...Prag'tan sonra renkli fotolar ile döneceğimi düşünüyorum. Viyana'dan selamlar!!!