25 Ağustos 2013 Pazar

Yeni aktivitelere buyurun...

Başlığa aldanmayın, yeni bir aktivite durumum yok:) Neredeyse İstanbul'daki düzenimi Viyana'ya kurmuş durumdayım. Buraya gelirken biraz yalnızlık çekerim diye düşünüp buna hem üzülmüş hem de bunun kendime odaklanmak için şahane bir fırsat olduğuna sevinmiştim. Ancak ne yazık ki arkadaş bulmak konusunda son derece başarılıyım:))) son durumda hergün telefon edip halimi hatırımı soran, beni haftada 3 kez evine davet eden, ben gitmezsem bana gelen arkadaşlarım oldu...Şaşkınım. Durumlar böyle olunca Türk misafirperverliği kavramını hatırlayarak arkadaşlarımı Türk yemekleri ile buluşturmaya karar verdim. Ancak yemek pişirme konusundaki yeteneklerimi gözardı ettim tabii. Gün yaklaştıkça beni bir düşünce aldı...En kolay ne yapabilirim? buna ne malzeme konuyordu? acaba işi hazır yemeklere mi çevirseydim, evimin yanındaki Türk pastanesine börek mi sipariş etseydim...Ben bu düşünceler ile boğuşurken Aslı ile- şirketten canciğer kuzusarması bir insan işte:)) skype sohbetlerimizde konuyu açtım. Kendisi bana fırında tavuk önerdi. Tarifleri aldım ve malzemeleri almaya gittim ancak tabii listede olan hiçbirşeyin tam karşılığını bulmam mümkün olmadı. Tavuk kalça dedi- buttan başka birşey yoktu, krema almam gerekti- tatlıyla tuzluyu ayıramadım gibi birsürü sorun yaşadım. En sonunda markette kasadaki Türk teyzeden yeni tarifler alıp ona göre malzemeleri seçerek evin yolunu tuttum. Pilav- fırında but- salata yaptım:)))) Sonra oturdum ağladım:))) Bu tarihi anın bu platformda da altını çizmek istiyorum. Anneciğim bu satırları okurken kesin çok duygulanacak:) Şahane oldu. Kızlar bayıldı...Ben acaba yemekler kalır mı- ben tek başıma yiyemem ki bunları diye düşünürken herşey silip süpürüldü. Görev başarıyla tamamlandı anlayacağınız. Yemekten sonra Cuma gezme-tozma aktiviteleri gerçekleştirildi. Birgün daha takvimlerden silindi gitti. Son dönemde buluşma- konuşma- gezme- tozma aktivitelerinin yanında tangoya başladım biliyorsunuz- bilmiyorsanız da şimdi öğrenmiş oldunuz:) ikinci dersimi aldım ve ders sonrasında bir amcayla dans ettim. Çok eğlenceliydi ancak amcanın eğlendiğini söyleyemeyeceğim çünkü çok kötüydüm:)Dans boyunca partnerinin hareketlerini doğru algılayıp senin de dogru yol alman için tutturman gereken yakın bir açı var. Ancak bende o açı çalışmıyor ne yazık ki. Amca bütün dans boyunca hızlı yürü- yavaş ol- ağırlıgını bana verme gibi uyarılarda bulundu hehehehe...çok komikti. Yeteneklerim sınırlı olsa da pes etmek yok! Acaip deşarj oluyorum. aaa bir de tramvay ile turumdan bahsetmek istiyorum! tarihi bir tramvayla şehir turu yaptım ben:) şu hop on hop off otobüslerden bin kat daha güzel olduğunu söylemeliyim. Viyana'ya gelenlere sunabileceğim farklı alternatiflerim var artık. Kendimi geliştiriyorum duyurulur!!! Tabii burada hayat akıp giderken İstanbul'da da birşeyler oluyor ve insan kaçırdıklarına üzülüyor bir yandan. Gediz'imi istediler mesela bugün. Sabah bana mesaj atmış haber vermek için...Ben de dedim ki arayayım bir sesini duyayım. Duydum da ancak ağlayan bir sesti :) Benim canım arkadaşım sesimi duyunca ağladı:))) Nasıl olupta bu kadar şahane dostluklar kurmayı başarıyor ancak diğer bazı cephelerde çoğunlukla yanılıyorum anlamıyorum:) Ama size söylüyorum işte süpper arkadaşlarım vaaaaarrrr...Neydi meşhur cümlelerimiz "Ben arkadaşlarıma yatırım yaptım" ve "tek başımayım ancak asla yalnız değilim". Gediz masterdan bana kalan en güzel hediye. Bu kadar geç tanışıp bu kadar şahane bir arkadaşlık oturtmayı başarabildiğimiz için gururlu ve mutluyum. Neyse işte sonunda Onur ile evleniyorlar. Şu gelinlik, isteme, alışveriş kısımları bana en eğlenceli gelen kısımlar ancak hiçbirinde İstanbul'da değilim. Herşeyi bensiz yaptı o yüzden birazcık buruğum aslında. Ancak diğer yandan bu ikimiz için de iyi olmuş olabilir:) ben gelinlik seçiminde olsaydım şu anda aldığı kısa gelindiği büyük ihtimalle aldırmamak için elimden geleni yapardım hehehehe :))) Sanırım şu an için Viyana semalarından hikayelerim bu kadar...Fotoğraflarımı da aşağıda görebilirsiniz!Bir dahaki yazıda buluşmak üzere!

20 Ağustos 2013 Salı

...

Aslında dolu dolu geçen 4 tatil günüm var ama anlatacak hikayem yokmuş gibi hissediyorum... Buraya gelirken "seni hayatımdan tümden çıkarıyorum" dediğim insanlar oldu ama çıkaramadığımı görüyorum... Bunun yanında hep içimde taşıyacağımı düşündüklerim oldu... Onlardan da eser yok. Çok yeni tanıyıp acaip sevdiklerim oldu...Sevmekte yanılmamışım, onlar hep hayatımda olacak... Artık bana eskisi kadar değer vermediğini düşündüğüm insanlar oldu... ancak çok yanılmışım, onu gördüm... Çok anlam yüklediklerim oldu...Hayalkırıklıkları yaşadım... Yani ne diyorum biliyor musunuz... Şahane tecrübeler ediniyorum!Sadece gezip-gördüklerimle değil...hayatımda son dönemde ölçümlediklerimle de. Tavsiyem...gidebiliyorsanız gidin ve hayatınıza tepeden bakın. Bakın ki neler gerçek, neler boş hayaller, nerelerde tökezliyoruz görün. Temin ederim gördükleriniz hoşunuza gidecek. Gerçek güzeldir. Başta hafif sersemletir ama sonrasında daha güçlü yapar adamı. Hadi bakalım!

16 Ağustos 2013 Cuma

Cumartesi gibi Perşembe :)

Cumartesi gibi gelen bir Perşembe'ye uyandım bu sabah. Viyana'da resmi tatil. Bir de üstüne Cuma'da tatil. Eğer Salı yada Perşembe tatil ise Pazartesi- Cuma otomatik olarak kapanıyormuş. Anlayacağınız 4 gün çalışmıyoruz. Bu tatilleri bilmeden ve Salzburg'a iş gezisi olayım çıkmadan önce bu haftasonunu Salzburg'ta geçirme planlarım vardı ancak iş için bir kez gidince planlarımı değiştirdim. En son acaba Prag'a mı gitsem diye düşünüyordum ki ondan da vazgeçtim...Uzun zamandır ilk kez kendi kendime kaldığım bir dönem şu an. Bir süreliğine gelenim gidenim bitti...öyle olunca burada kalıp evin, şehrin, parkın, hayatın tadını çıkarmaya karar verdim. Anlayacağınız son durumda evimin- şehrimin çatısı altındayım. Böyle olunca da boş durmıyım farklı birşeyler yapayım modundayım tabii... Çarşamba akşamı ofisten çıkmadan önce şirketteki Türk arkadaşlarımdan birine neler yaptığını sormak için mesaj atmıştım. Sonra da beni evine davet eden ofis arkadaşlarımdan biri ile parti moduna geçtim. Pizzalarımızı ve çeşitli içkilerimizi yudumlayıp şehir merkezindeki farklı mekanları gezdik bol bol. Eve geldiğimde yorgunluktan resmen devrildim ve bugün gözümü açtığımda öğlen olmuştu bile. Kahvaltı hazırlasam mı dışarı mı çıksam, biraz daha uzansam ikilemleri- üçlemleri içerisindeyken telefonum çaldı. Arayan birgün önce ne yapmaktasın mesajı attığım İlayda'ydı. Süper bir öneriyle geldi ve bir saat içerisinde buluşmuştuk bile. İlk olarak Viyana'da modaya uyduk ve kendimize bol kremalı dondurmalar aldık. Sonrasında da metroya atlayıp Prater'e gittik. Birer bisiklet kiralayıp kendimizi doğaya verdik. Şahane manzaralar içerisinden geçtik, bolca sohbet ettik. Senin geçtiğin yollardan öncesinde geçmiş olan biriyle sohbet etmek insanı inanılmaz besliyor. Kendini yenilenmiş ve zinde hissediyorsun. Bir de tabii başım sıkışsa arayabileceğim, akıl danışabileceğim, beni anlayan biri var hissi...İnsan evinden uzaktayken arkadaşlıklar daha hızlı kuruluyor ve daha sağlam oluyor sanırım. Neyse şimdi her zamanki uzun değerlendirme kısmımı bir kenara bırakıp hikayemi anlatmaya devam edeyim...Saat 17.00 gibi ayrılıp evlerimize gideriz diye konuşmuştuk ancak sohbete biraz fazla dalınca ikimiz de randevularımıza koşaradım ve spor kıyafetlerimiz ile gitmek zorunda kaldık. İlayda'yı bilemeyeceğim ancak benim durumum sonrasında pek parlak değildi:) Martina isimli iş arkadaşım beni katılacağı tango dersine davet etmişti ve ben de yeni başlayanlar için bir sınıf olduğunu duyunca hemen bu teklifi kabul etmiştim. Ben insanların bu kursu bu kadar ciddiye alıp son derece şık katılım sağlayacaklarını nereden bilebilirim:))) spor şortum ve atletim ile spor ayakkabılarım yadsıyan bakışların gözdesi oldu:))) ama pes etmedim. İlk tango dersimi aldım ve hatta pratik yapma şansımı bile yakaladım. Çok kalabalık bir sınıftı. Daha ilginçi yaş skalasının genişliğiydi. Benim yaşıtlarımdan tutup 80 yaşına merdiven dayamış amcalara rastlamak mümkündü. Burada insanların sanata, müziğe, dansa olan tutkusu her seferinde beni birkez daha şok ediyor. Artık alışsam iyi olur sanırım.Dans sonrası pozitif enerji ile dolu bir halde eve vardım. Yorgun ama mutlu tamamladığım bir gün daha tarihin tozlu sayfalarında yerini aldı bile. Verimli geçen hergün için şükrediyorum. Yapmadığım ne varsa yapmak, düşünmek, değerlendirmek, anlamak, kavramak için şahane bir dönem. Ben de her anın tadını çıkarıyorum.

13 Ağustos 2013 Salı

hüzünlüyüz yine efendim...

Herhalde doğal depresyon dönemime geri döndüm...sebebi Viyana'nın Ağustos'ta başlayan yağmurları mı yoksa Viyana'ya kamp kuran sevgili annemin geri dönüşü mü bilemedim...Belki de çevremdeki iyi insanların bazı cephelerde savaşları teker teker kaybediyor olması ya da bundan sonra yakın zamanda yeni ziyaretçimin olmamasıdır... Velhasıl depresif hava etrafımı sarmış durumda işte. Akşam eve gittiğimde kapıyı kimsenin açmayacak olması en can sıkıcı kısım. Şimdi yeniden Viyana'ya taşınıyor gibi hissediyorum kendimi. Bir süredir yazmadım, yazamadım. Ev boş olmayınca odaklanamıyorum ve nereden başlayacağımı bir türlü kestiremiyorum- sanırım bir sebepte buydu. Artık sizi update ettiğim günlere geri dönebiliriz. Son dönemde yaptığım aktivitelerden bahsederek başlayacağım. Bol bol saray gezdim. Schönbrunn ve Belvedere Sarayları tamamdır. Schönnbrunn şahaneydi. Audiophonelarda türkçe anlatımın bile olması beni şok etti. Şahane korunmuş tarih gözlerimi yaşarttı. Bunun dışında gece alemlerine başladım. Viyana'nın göbeğinde Bermuda Triangle denilen bölgede bir hayli takıldım ve bir de Techno Cafe ziyareti yaptım ve Viyana'da genç insanlar ve gece hayatının olduğu kanaatine vardım. Bratislava'ya bu kez konaklamalı gittim. Şahane bir şehir olduğunu söylemeliyim. İnsanlar çok canayakın, "eski şehir" diye geçen kesimde bolca restaurant ve tarz barlar var. Neşeli bir şehir. Kayıpsanız, yardıma ihtiyacınız varsa hiç korkmadan bir Slovak'a danışabilirsiniz. Size yardım etmekten mutluluk duyacaklardır :))) Orada yaşayan bir arkadaşımın olması da tabii hayatımı kolaylaştırdı. Kendisi beni tren istasyonundan aldı, otelime yerleştirdi, yemeğe götürdü, içmeye götürdü ve son aşamada göle yüzmeye bile götürdü :)) daha ne olsun. Bunun yanında bir de buz hokeyi olayına dadandım:)))Eylül'de sezon açılınca bir maça gideceğim ve sanırım bu maçın da Bratislava'da olmasına özen göstereceğim. Aldığım bilgiye göre onların buz hokeyi takımı Viyanadakilerden çok daha iyiymiş. Göreceğiz. Aaaaa bir de çok önemli bir gelişmeyi yazmayı unuttum. Taa İstanbullardan kalkıp Viyana'ya gelen çok sevgili Yaşam Koçum Evrim Kuran ve ailesiyle buluştum:)))) Şahane bir akşam yemeğiydi. Evrim Hanım, eşi, oğlu, kardeşi, aileleri çok kalabalık ve bol neşeli bir grup olarak beni de bir akşam yemeklerine davet ettiler. Son dönemde bu kadar eğlendiğim ve beslendiğim bir grup daha olduğunu hatırlamıyorum. Ben kafası çalışan ama hinlik düşünmeyen, renkli, olumlu, pes etmeyen, bir yanıyla sert, bir yanıyla yumuşacık, karakterli insanları çok ama çok seviyorum. Çevremde hep böyle insanlar olsun istiyorum. Bunun dışında ofisten arkadaşlarım var. Bana kayısı marmelatı getiren, beni evlerine davet eden, akşam yemeğine- gece eğlencesine-dansa - spora gidebileceğim yeni arkadaşlar. Bir salsa gecesine katıldım ve Tango kursuna başlıyorum:) Aktivite yönünden herşey şahane gidiyor diyebilirim. Viyana'da yaşamı beni kültürel olarak beslediği için çok seviyorum. Burada sınırlar yok. Sınır sizsiniz...İnsanlar da ne soğuk ne de kaba...Sadece dil probleminin getirdiği sınırlar var aramızda. İngilizcelerinin iyi olmadığını düşünüyor ve bundan dolayı strese kapılıp diyaloğu kesiyorlar. Açıkçası benim için anlatılanı anladığım sürece sorun yok:) Dil experti değilim neticede... Durumlar işte aynen böyle. Yaptığım renkli aktivitelerin hemen sonrasında yazacağım için yeniden eski renkli günlerimize kavuşacağız diyorum ve sizi sağdan soldan fotoğraflarımla başbaşa bırakıyorum. Okurlarımı sevgiyle selamlıyorum:PPP Yağmurlu Viyana'dan esenlikler:)

6 Ağustos 2013 Salı

yorum yok...

Bugün uzun uzun biriktirdiğim anılar üzerine yazacaktım ancak moralim elvermedi...Çok sevdiğim, yakından tanıdığım, tanımadığım ama neler yaptıklarını ve yapmadıklarını kendi ailevi geçmişimizden yakından bildiğim insanlar...işte o insanlar yazık ki bugün haketmedikleri şekilde cezalandırıldılar...Ben de yazmadan fotoğraflarımı iletiyorum size...son dönem böyle geçti işte

5 Ağustos 2013 Pazartesi

Hislerime Odaklanıyorum...

Aslında tam da şu an bir yarışma formunu kontrol ediyor olmam gerekiyor ancak işe odaklanamıyorum ve açıyorum bilgisayarımı başlıyorum yazmaya...Viyana'ya geleli tam 1 ay oldu... Döndüğümde nasıl bir insan olacağım acaba? Bende neler değişecek...Aklımdaki ilk sorular bunlar ama bunlarla boğuşmadan önce yaptıklarımı yazmak istiyorum. Hafta başında Salzburg'taydım çünkü şirketim opera festivaline sponsordu. Süperdi. Avusturyalıların bize niş gelen alanlara tutkuları muhteşem. Çoluk çocuk herkes sokaklarda ilgiyle opera etkinliklerini kovalıyordu. Birgün benim ülkem de sanata bu önemi verecek mi diye imrenerek baktım. Halkın opera sanatçılarına davranışları beni şok etti. Bizde popstar kavramı neyse onlarda da durum o. Küçücük bir aryayı seslendiren kişi bile alkışlarla karşılanıyor ve sokakta tanınıyor. Bunun dışında iş anlamında ne yapıyorsam heryerde aynı olduğunu söylemeliyim. Sadece kültürel farklılıklar hayatımızı kolaylaştıran yada zorlaştıran. Aman kültürünüzdeki iyi yönlere odaklanın! bırakın abukluklar sizden uzak olsunlar:)Türklerin çalışma stilleri ile Avusturyalılarınkini kıyaslayıp bu yönde de bir yorumum olacak! iyiyiz! Harbiden iyyiz arkadaşlar:) kendimizi harcamayalım...güzel şeyler yapabiliriz:)Durum bu. Ben Pazar günü gittim ve Salı akşamı da Viyana'ya geri döndüm. Pazar günü şehri gezdim ve Opera Yarışması'ndan arkadaşım Umut Kosman ile buluştum. Pazartesi ve Salı ise çalışmakla geçti zaten. Görev aldığım etkinliğin sonunda deli yağmurun altında kendimi yemek yemek için biryerlere atmaya çalışırken kafamı çevirmemle çok tanıdık bir yüz ile karşı karşıya geldim, iyi de Türkiye'den Viyana'ya, Viyana'dan Salzburg'a gelip tanıdık kimi bulabilirdim:))) Peter Spuhler'i tabii. Opera yarışmamızın çok saygıdeğer jüri üyesi karşımdaydı. Ben yorgun o yorgun olunca ancak merhaba diyerek birbirimizden ayrıldık ancak gece odama girdiğimde hadi yarın buluşalım diyen şahane bir mesaj aldım:) Salzburg'tan ayrılmadan önce eşi ve kendisiyle buluşma fırsatını yakaladım...Hayattan bahsettik, sanattan ve aşktan...tabii benden ziyade onlarınkine odaklı bir hikayeydi aşk durumu. Ama kendimi süper hissettim. Tam da umutların bittiği bir an vardır ve siz kendinizi gördüğünüz en mükemmel örneğin akışına bırakır ve etkisinden bir süre kurtulamazsınız ya...öyle bir moddaydım işte Bunun dışında Aslı- İriz-Nihal üçlüsünden süper bir hediye geldi bana:) - bir adet kahve makinası ve kahve fincanı. Kendimi acaip tuhaf hissettim. Gurbette hissi ilk kez tam da bu jest ile içime oturdu. Ne yaptığını merak ettiğim insanlar var, gururumdan sormadığım...küs olduğum, kırgın olduğum, farklı olduğumuzu düşündüğüm, bana oyun oynayan- benim oyun oynadığım...keşke hepsini temize çeksek noktasına geldim şu an. Belki 30 yaş olgunluğu belki başka bir şehirde olma hissinin verdiği bir duygudur...Kim bilir... Tek bildiğim bana gelen paketi 4 gözle bekledim...çünkü o paket içinde barındırdığı herşeyin yanında sevgi getiriyor- saygı getiriyor- dostluk getiriyor bana. Bazen bir arkadaşlığın büyük hasar aldığını düşündüğünüz zamanlar olur- bir daha normale dönemez dersiniz- ya bunu da mı gördüm dersiniz...sonra karşı karşıya gelir birbirinize Allah cezanı vermesin dersiniz. Git, bir daha konuşmuyorum senle dersiniz...Sonra aradan kısacık bir zaman geçer o insanın yokluğu kalbinizi ağrıtır...olsaydı bunu da anlatırdım dersiniz...Aman işte öyle dersiniz...Aslı öyle bir insandır işte:) Varlığı baş ağrıtır:))) yokluğu kalp ağrıtır:))) bence eşi Barış bu satırları okusaydı bana tam anlamıyla hak verirdi:))) kendimi çok takdir ettim. İriz sanırım hayatım boyunca tanıdığım en iyi insanlar kategorisinde başı çeker- zaten sayıları da 3ü geçmez:) Nihal minicik bir kız! Ama o pıtırcık haline bakmadan bir de anne oluyor şimdi:) Neyse detaya girmiyim ama şöyle tamamlıyım bu bölümü- Çok sevdiğim meslektaşlarım var:) Almanca kursuna başladım. 1 ayda devrialem modunda gelenler, gidenler, Slovakya- Macaristan gezileri, Salzburg seyahati derken seyyah modunda takılıyorum...iyiyim- iyileşiyorum:PPP Elimdeki uzun Viyana listesine her hafta bir check atmaya çalışıyorum. Durumlar böyle!